“TÜRKİYE SANAYİSİZLEŞİYOR”

Ana Resim

 

Parti Sözcümüz Azmi Karamahmutoğlu, partimizin haftalık olağan basın toplantısında Türkiye gündemini değerlendirdi.

 

Azmi Karamahmutoğlu: “Bugün sabah açıklanan enflasyon oranı TÜİK tarafından aylık olarak yüzde 2,55 diye kayıtlara geçirildi. Bu 12 aylık yani yıllık enflasyon oranı olarak da yüzde 32,87 olarak yine TÜİK tarafından kayıtlara geçirildi. Bu oranlar göstermektedir ki yıl sonu enflasyonu yüzde 32,87 iken yıl sonu enflasyonu da yüzde 30'un üzerinde kalacak. Fakat bunlar AKP hükümetinin kontrolündeki Türkiye İstatistik Kurumu’nun vermiş olduğu veriler. TÜİK verilerinin güvenilirliği sürekli olarak tartışıla gelmiştir. Fakat bunun yanına bir de Akademisyenler Enflasyon Araştırma Grubu’nun yani ENAG'ın yapmış olduğu açıklama oldu aynı saatlerde. ENAG'ın verilerine göre yıllık enflasyon oranı ise yüzde 60 olarak kayıtlara geçirildi. ENAG'a göre yıllık oran yüzde 60.

 

Bildiğiniz gibi Türk-İş bu ay sonu itibariyle 4 kişilik bir ailenin aylık gıda harcamalarını ifade eden açlık sınırını 28 bin 412 lira olarak açıkladı. 30 bin liraya doğru yuvarlanmaya başlandı bu rakam. Bütün temel ihtiyaçları kapsayan yoksulluk sınırının ise 92 bin 547'ye yükseldiğini açıkladı. Yoksulluk sınırı da 92 binin geçti ve 100 bin liraya doğru yuvarlanıyor. Açlık sınırı 30 bin, yoksulluk sınırı 100 bine doğru koşar adım gidiyor.

 

1 Ocak 2005'ten beri 10 aydır nominal olarak 22 bin 104 liralık asgari ücret, aradan geçen aynı dönemde gerçekleştiği açıklanan TÜİK enflasyonuna göre ise reel olarak bu maaş 15 bin 576 liraya inmiş. Yani cari olan asgari ücretin bugünkü reel karşılığı 15 bin 576 lira. Temmuz ayında ise nominal olarak 16 bin 881 TL olan en düşük emekli maaşı, aradan geçen dönemdeki enflasyon dikkate alındığında reel olarak en düşük emekli maaşı 15 bin 151 liraya düşmüştür. Türk milletinin büyük çoğunluğunu oluşturan bu iki kesim, alım güçlerinde önemli kayıplara uğramışlardır.

 

AKP hükümetinin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in yönetimindeki 3 yıldır uygulanan istikrar programının yükü altında ezilenler, ekonomi yönetimi ve AKP tarafından vicdansızca açlığa ve yoksulluğa mahkûm edilenler en başta bu iki kesim yani asgari ücretliler ve emekliler olmuştur. Bu gelişmelerle birlikte toplumun yüzde 80’inin gelir düzeyi açısından gelmiş olduğu seviye ise artık ülkemizde orta direk diye bir kesimin kalmadığını, gelir dağılımında çok büyük bir bozulma, adaletsizlik ve uçurum olduğunu ortaya koymaktadır. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in iki gün önceki açıklamasında enflasyon hedeflerinin tutmamasını kuraklığa bağlaması ise ekonomi ve ülke yönetiminde tam bir çaresizlik ifadesidir. AKP'li Bakanın kuraklık mazereti sadece iklimsel değil beraberinde AKP'nin politik kuraklığı olarak açıklanırsa bir gerçeği ifade etmiş olurdu.

 

Ülkemizde sanayi küçülüyor. Türkiye sanayisizleşiyor, üretim ve istihdam geriliyor. AKP hükümetinin yarattığı bu olumsuz ürkütücü tablonun üstüne bir de gitgide yapısal özelliğe dönüşen vergi toplamadaki garabet ve adaletsizlik biniyor. Toplanan her yüz liralık verginin yaklaşık yüzde 65’i dolaylı vergi. Yani tüketim üzerinden alınıyor. Toplanan her yüz liralık verginin yalnızca yüzde 35’i dolaysız vergi. Yani doğrudan gelir ve servet üzerinden alınıyor. Böylece bu rakamlar ışığında devletin kimin sırtına yük bindirdiğini açıkça görüyoruz. Kazanandan değil, harcayandan vergi alınıyor. Servet sahibinden değil, maaşlı çalışandan vergi alınıyor. Üretici değil, tüketici vergilendiriliyor. Zafer Partisi ile AKP'nin ekonomi politikasındaki farklılık bu temel düzlemde iki farklı Türkiye vaat ediyor. AKP'nin vaat ettiği Türkiye; bugünkü Türkiye, Zafer Partisi'nin vaat ettiği Türkiye ise ekonomi politik kurullarımızın yapmış olduğu toplantılarda sıkça anlatıla gelen, idealdeki müreffeh, kalkınmış bir Türkiye.

 

Değerli Türk kamuoyu, geçen haftalarda iki önemli ziyaret gerçekleşti ülkemize, Almanya'dan. Almanya Başbakanı Şansölye Friedrich Merz Türkiye'yi ziyaret etti. Onun bu Türkiye ziyareti ve ayrıca Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul’un geçen haftalarda yaptığı Türkiye ziyaretinde ele alınan konulardan biri de AKP hükümetiyle Avrupa Birliği arasında imzalanan 1 Ekim 2014'te yürürlüğe giren Türkiye Avrupa Birliği Geri Kabul Antlaşması’ydi. Üstelik bu Geri Kabul Antlaşması'nda sadece bildiğiniz gibi Türk vatandaşlarını kapsayan bir anlaşma değildi bu. Avrupa Birliği topraklarına yasa dışı yollarla girmiş olan, fakat Türkiye üzerinden girmiş olan 3. ülke vatandaşlarının da Türkiye tarafından geri kabulü anlamına gelen bir istek Türkiye'nin önüne kondu. Söz konusu kaçak sayısı milyonları aşıyor. Almanya geri kabule zorlamak için Türkiye'ye karşı vize tehdidini kullanıyor. Geçen yıl Türkiye'den yapılan vize başvurularının yüzde 21’i reddedildi. Bu yüzde 21’lik oran, ortalamanın çok çok üstünde diğer ülkelerle kıyasladığımızda. Almanya’daki Şansölye Mersin partisi Hristiyan Demokrat Parti; rakibi olan AFD’ye karşı -ki göçmen karşıtı bir partidir bu- göçmen politikasıyla üstünlük kazanacak diye Türkiye’mizi yerkürenin göçmen kampına çevirme politikasını bize teklif ediyor. Hükümet buna teşne çünkü bu sayede bu anlaşma karşılığında hükümet de Avrupa Birliği'nden, daha doğrusu Almanya üzerinden, Avrupa Birliği'nden Schengen vize alanında tam serbestlik, tam dolaşım vize hakkı istiyor ve elde edeceği bu vize hakkında Türkiye'ye bir politik başarı olarak sunma peşinde AKP hükümeti. Evet, bir vize serbestliği karşılığında biz Avrupa Birliği'nde kaçak bulunan 3. ülke vatandaşlarını Türkiye'ye geri kabul anlaşmasına, evet deme durumuna getirilmişiz. Zafer Partisi olarak buna izin vermemek için, Türk halkını bilgilendirmeye ve bilinçlendirmeye devam edeceğiz.

 

Değerli Türk kamuoyu, Zafer Partisi olarak basın toplantılarında işlediğimiz konuların ardından giden, fikri takip yapan bir politikanın izleyicisiyiz. Buradan hareketle, bu yıl içerisinde 21 Ocak 2025'te Bolu Kartalkaya'da meydana gelen otel yangınında, daha doğru ifadeyle katliamında, mahkeme kararını açıkladı. Fakat asıl faillerin yargılanmadığı bu dava eksik kaldı. Asli sorumlu olan AKP'li Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy yargılama dışı tutuldu ve Ankara'daki bakanlık personeli yargılama dışı tutuldu. Ve Mehmet Nuri Ersoy oturtulduğu bakanlık koltuğunda koltuğunu ısıtmaya ve sahibi olduğu turizm yatırımlarını bakanlığının gücüyle artırmaya ve zenginleşmeye devam edecek. Bu da Adalet ve Kalkınma Partisi'nin adaleti olarak kayıtlara geçecek. Sevgili Türk kamuoyu bu konuyu açmış olmamız sebebiyle her ne kadar orada verilen yüksek cezalardan sebep yakınlarını kaybeden aile mensupları açıklanan karardan memnun kalmışlarsa da işin bu ıskalanan, acılı ailelerin gözünden kaçan bu yanını da dikkatinize getirmek istedik ve bu yangın katliamında hayatını kaybeden 36’sı çocuk 78 vatandaşımızı bu sebeple tekrar rahmetle anıyor ve ailelerine dayanma gücü ve sabırlar diliyoruz.

 

Arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kurulan Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu üyeleri bilindiği gibi herhangi bir meclis iç tüzüğüne herhangi bir yasaya dayanmadığı bu komisyon toplantılarında havanda su döverek zamanlarını geçirdikten sonra şimdi de yurt dışı seyahatlere açılmışlar ve bir İrlanda seyahati geçirdiler. Komisyonun milletvekili olan 8 üyesi 20 yıl önce 2005'te kendisini fesheden ve artık ortada olmayan İrlanda Cumhuriyet Ordusu'nun İran'ın geçmişteki faaliyetlerinin ve sola ermesine ilişkin süreci incelemek üzere İrlanda’ya gittiler. Bugün yarın yurda dönmeleri bekleniyor.

 

Meclis’teki komisyon eliyle sanki PKK uluslararası siyasal bir hüviyetmişçesine çalışmaya tabi tutulması terör örgütü ile karşılıklı kurulan pazarlık masasının Türk vatandaşları tarafından reddedilmesinin yarattığı bir şaşkınlığın sonucudur. Zafer Partisi nezdinde kendini dağıttığı, lağvettiği, feshettiği söylenen bir narko-terör örgütünün defterinin artık kapatılması lazımken halen daha köpürtülüyor olması yapılan pazarlığın Türk halkına propaganda ile cebren kabul ettirilmesi gayretleridir.

 

Son bir yıl içerisinde AKP hükümetinin salıverdiği PKK'lı mahkumları gördükçe taksit taksit bir af uygulamaya konmuş olduğunu görüyoruz. Ve PKK bu taksit taksit aftan pek memnun değil ki topyekûn bir affın yasal ve anayasal düzenlemelerin peşinde koşuyor, masada muhatabını buna mecbur bırakıyor. PKK ile oturduğunuz al-ver pazarlık masasının bir ucunda oturan Öcalan ile yüce Meclis’in milletvekillerinin komisyon adıyla baş terörist Öcalan ile muhatap kılınacak olması milli gururumuza, şehitlerimizin mukaddes hatırasına, gazilerimize ve onların ailelerine karşı yapılan bir saldırıdır. Cumhur İttifakı'nın ülkeyi soktuğu girilen bu zelil yoldan bir an önce dönülmelidir. Türk dünyasının kutup yıldızı olan biricik Türkiye Cumhuriyeti Devleti, geçmişindeki Türk İmparatorluklarının mirasçısı ve devamı olarak ortaklık kabul etmeyen, egemenliğini başka yapılarla paylaşmayan üniter bir milli devlettir. Ve bu Türk devletinin maliyeti çok yüksektir. Bu maliyeti, bedeli ödemiş olan biz Türkler hak ettiğimize sahibiz ve bu sahipliğimizi sürdüreceğiz.”