Genel Başkanımız Prof. Dr. Ümit Özdağ, Denizli İl Başkanlığımızın açılışının ardından basın mensuplarıyla bir araya gelerek açıklamalarda bulundu.
Prof. Dr. Ümit Özdağ: Ülkemiz çok ağır bir ekonomik buhrandan geçiyor ve bu ekonomik buhranın neticesi olarak 7 yıldan bu yana dar gelirlilerin milli gelirden aldığı payın, sürekli azaldığını görüyoruz. Enflasyon hala kontrol dışında ve dar gelirli, sabit gelirli yurttaşlarımız adeta açlıkla sınanıyorlar. 16 milyonu aşan sayıda emekli, dul ve yetim almış oldukları maaşla hayata tutunmayı ancak başarıyorlar. Hiç birisinin karnının doğru düzgün doyduğunu, beslenebildiklerini söylememiz mümkün değil. Siyah Afrika'dan gördüğümüz açlık görüntülerinin bir benzerini ne yazık ki bu 16 milyon emekli, dul ve yetim insanımızla görüyoruz.
Asgari ücretin alım gücü 16 bin lirayla 15 bin lira arasında gidip geliyor. Ve hükümetin, AK Parti'nin bunları aşmak, tekrar refahı tabana yaymak, yok olmakta olan orta direği ayağa kaldırmak, işsizliği kontrol altına almak, yeni istihdam alanları yaratmak gibi bir derdi yok. Bütün öngörülerinin teker teker çöktüğünü görüyoruz. Bakın, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Eylül 2024'te bir açıklama yapmış, 2025-2027 dönemini kapsayan orta vadeli programı açıklamış. 2025 için enflasyon hedefini yüzde 17,5 ve 2026 için 9,7 olarak açıklamış. Şimdi yeni bir açıklama yaptı, 2025 enflasyon hedefi orta vadeli planda yüzde 28,5'a çıkartıldı. 2026 için 9.7'den yüzde 16'ya çıkartıldı. Bunlar da tutmayacak, göreceksiniz. Yani ekonomi üzerindeki denetimi tam anlamıyla yitirmiş durumdalar.
Çiftçi üretim maliyetlerinin yüksekliği, kuraklık, pazara ulaşamama gibi nedenlerle tam bir afeti yaşıyor. Çiftçi bu afeti yaşarken Erdoğan daha birçok hediyeler sunduğu Amerika gezisine çıkmadan önce Türk çiftçisinin cebinden Amerikan çiftçisine ciddi bir para aktardı. Amerikan çiftçisinin ürettiği ürünlerin Türkiye'ye gümrüksüz girişini sağladı.
İşte böyle bir ortamda Türkiye'de tekstil sanayinin en önemli merkezlerinden bir tanesi olan Denizli'deyiz ve Denizli'de teksil sanayinin ağır darbeler almakta olduğunu görüyoruz. Önümde Karar Gazetesinden İbrahim Kahveci'nin bugün yazmış olduğu bir yazı var. Arkadaşlar, tekstilde 316 bin işçi işten çıkarılmış, kovulmuş, açlığa mahkûm ediliyor. Türkiye'nin en önemli tekstil fabrikalarından bir tanesi Aksaray'daki Colin’s. Kapattı, 2 bin 500 işçi sokakta kaldı, işsiz kaldı. Sadece onlar mı? Hayır, iplik getirenler, üretilmiş elbiseleri, giyim eşyalarını götürenler, piyasaya dağıtanlar, kamyoncular ve iplik tedarikçileri. O fabrikanın çevresindeki lokantalar, o fabrikanın çevresindeki bakkallar, manavlar hepsi işsiz kaldı. Evet, Türk tekstilcileri ya iflas ediyorlar ya da Mısır'a gidiyorlar. Hani yıllarca götüreceklerini söyledikleri Sisi’nin Mısır’ı var ya, görüşmedikleri Sisi’nin Mısır’ı Türk tekstilcisi 5 milyar dolarını aldı ve Mısır'a götürdü. Mısır’da üretim yapıyor. Mısırlı işsizlere Türk tekstilcisi iş buluyor.
Tabi tekstilde maliyetlerin artmış olması Türk tekstil sanayini zorluyor, finansmana erişimin zor olması yine tekstil sanayini zorluyor. Bazı teknolojik yeniliklerin gerçekleşmemiş olması, iç piyasada merdiven altı üretim yapılması tekstil sanayini zorluyor. Bangladeş'in, Çin'in, Vietnam'ın küresel rekabette çok güçlü bir şekilde piyasaya girmiş olmaları da Türk tekstil sanayisini zorluyor. Ancak bakın Mısır'a gidince Türk tekstilcisi nasıl bir avantaj kazanıyor? Diyorlar ki işte ‘Mısır'da maaşlar çok düşük 120-150 dolar onun için Türk sanayicisi Mısır'a gidiyor’. Hayır bu doğru değil. Sanayici sadece bunun için gitmiyor. Bütün bu saydığı değerler kurun yapay bir şekilde düşük tutulması sonucunda ihracat yapmakta zorlanması bunlar da sanayicinin gitmesinin nedenleri. Ama bir Türk firması eğer Türkiye'de üretim yaparsa Tunus'a giyim ürünü sattığında yüzde 50 gümrük ödüyor. Aynı ürünü Mısır'da üretip sattığı zaman yüzde sıfır. Kenya'ya Türkiye'den satarsa yüzde 35 vergi ödüyor, Mısır'dan satarsa yüzde 5 ödüyor. Libya'ya Türkiye'den satarsa yüzde 10 ödüyor, fakat Mısır'dan satarsa yüzde sıfır ödüyor, hiç ödemiyor. Hani Libya bizim kardeşimizdi kardeşim? Hani biz Libya'da yönetimin yanındaydık, Mısır da muhalefeti destekliyordu Libya'da?
Dış politika aynı zamanda ekonomidir. Siz Afrika pazarı diyorsunuz, bu kadar önem verdiğiniz pazara, Türkiye'nin bu kadar insani yardım yaptığı bir kıtada Türk tekstilcisinin, Türk iş adamının önünü açacak şekilde vergi indirimleri, gümrük indirimleri yaptırtamıyorsunuz. Trump size Amerikan çiftçisi için vergi indirimi yaptırıyor, siz Türk çiftçisi için, Türk üreticisi için, Türk tekstilcisi için bunu yapamıyorsunuz.
Sadece bu mu? Bakın, dostum Trump, Türkiye'den nadir toprak elementleri istiyor. Nedir bu nadir toprak elementi? Trump'ın nadir toprak elementinden neyi kastettiğini bilmiyorum ama Türk halkı nadir toprak elementi dediği zaman, bak muzu kastediyor, domatesi kastediyor, peyniri kastediyor, sütü kastediyor, bizim için, halkımız için nadir toprak elementleri bunlar oldu artık. Trump Türkiye'nin 300 tane uçak almasını istiyor, bunun anlaşmasını imzalatıyor, nükleer santral almamızı istiyor, bunun anlaşmasını imzalatıyor ve kaya gazı 42 milyar dolarlık almamızı istiyor ve anlaşmasını imzalatıyor. Peki, Türk tekstilcisi yüzde 25 iken Trump'ın üzerine koyduğu yüzde 15 vergiyle bugün yüzde 40 vergiyle Amerika'ya ihracat yaparken bütün Avrupa Birliği, ülkeleri yüzde 15 ile yapıyorlar. ‘Acaba Erdoğan'ın aklına Washington'daki o görüşmelerde Türk tekstilcisini Denizli'nin çalışkan tekstil üreticilerini Mısır'a giden veya gitmeyi düşünen tekstilcilerimizi korumak için neden bunların pazarlığını yapmadı?’ diye soruyoruz.
Ülkemizin bu ekonomik kriz dışında en önemli sorunlarından bir tanesinin hiç şüphesiz uyuşturucu olduğu açık bir gerçek. Değerli arkadaşlar, bakın bugün önümde 3 tane gazete haberi var, onların çıktılarını alarak geldim. Bunlardan bir tanesi tekstilde işten çıkartılanlar. Diğeri ise emniyetin ‘Uyuşturucu raporunda inanılmaz rakamlar’ haberi. Evet, bu toplum organize suç örgütlerinin uyuşturucu kaçakçılarının ve sanal kumar çetelerinin saldırısı altındadır Türk toplumu. 2018 yılında Türkiye'de 661 kilogram metamfetamin yakalanmıştı. 2024’te bu rakam dikkat edin 33 bin 833 kilograma çıktı. 51 kat artmış arkadaşlar. Ama sadece bu mu hayır her şey her türlü uyuşturucu artmış. 14 yaşına kadar sokakta top oynayan çocuğun uyuşturucu kullandığını görüyoruz.
Metamfetaminden 142 kişi bonzaiden 204 kişi ölmüş. Eroin ulaşımı kolay bir uyuşturucu madde haline gelmiş.
Denizli de değerli arkadaşlar ne yazık ki eroinin, uyuşturucunun en fazla kullanıldığı kentlerden bir tanesi. Biz sevgili Denizlililere söz veriyoruz. ‘Tertemiz Türkiye’ projemizle uyuşturucunun sanal kumarın pençesine düşmüş çocuklarınızı size sağlıklı olarak geri vereceğiz. Cumhuriyet tarihinin en büyük uyuşturucu sanal kumar ve organize suçla mücadele programını başlatacağız ve en büyük rehabilitasyon programını başlatacağız. Bu süreç bazıları için çok zor geçecek ancak bu sürecin sonunda uyuşturucu baronlarının zehirlediği çocuklarınızı size sağlıklı olarak geri vereceğiz ve siz inşallah sağlıklı torunlarınızı da kucaklarınıza alacaksınız. Bunu yapmak düşündüğünüzden daha kolay. Nasıl olacak mı diyorsunuz? Nasıl olacağını görmek için oyunuzu Zafer Partisi'ne verin ve Zafer Partisi'nin hazırlamış olduğu tertemiz Türkiye projesinin uygulanmasına imkân verin.
Bugün Denizli'deyiz, yarın Denizli'deyiz. Bugün öğleden sonra bazı sivil toplum örgütlerinin düzenlemiş olduğu bir panelde ben Mavi Vatan projesinin mimarlarından olan Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi eski Genel Sekreteri Prof. Dr. Necdet Basa konuşmacı olarak katılacağız. Sizlerin aracılığıyla da bütün Denizlili kardeşlerimi bu panele davet etmek isterim. Bu panelde halen yürümekte olan, sürdürülmekte olan Öcalan Komisyonu ile Öcalan'la yapılan müzakerelerin Türkiye'yi nereye sürükleyeceğini değerlendireceğiz.”
Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın TBMM’nin resmi hesabından yapılan Kürtçe paylaşım hakkında gelen soruya verdiği cevap: “Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Diyarbakır'dan meclisin resmi hesabından Kürtçe açıklama yaptı. Şimdi PKK yandaşı trolller ve bazı kravatlı terörist unsurlar ‘Siz Kürtçe'ye karşı mısınız?’ diyorlar. Hayır biz Kürtçe'ye karşı değiliz kardeşim. İnsanlar annelerinden ne dili öğrendilerse onunla konuşurlar. Hayır. Meclis Başkanı'na sorun bakalım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nda birisi Türkçe dışında bir dil konuştuğu zaman ne deniyor? Tutanaklara nasıl geçiliyor? Yazdırılıyor mu? Yazdırılmıyor. Tutanaklara yazdırılmıyor ise bu yasaya aykırı ise Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin resmi hesabından nasıl bu yayını yaparsın? Bu anayasaya aykırı. Yasalara da aykırı. Meclisin iç tüzüğüne de aykırı. Bunu bilmiyor mu Numan Kurtulmuş? Biliyor. Bunu bile bile niye yapıyor? Biz de biliyoruz neden yaptığını. O da biliyor. Zamanı geldiğinde de açıklayacağız.“
Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın İYİ Parti - Zafer Partisi ittifakı hakkında gelen soruya verdiği cevap: “Bakın bu sadece İYİ Parti'yle bir birliktelik olarak dar bir zemine oturmuyor. Bu seçim sistemi, ittifakları zorunlu hale getiriyor. Ve bundan önceki bütün seçimlerde biz de ittifak yaptık. Diğer partiler de ittifak yaptılar. Bir ittifak yine olacak. Tabi birbirine yakın olduğu düşünülen partilerin ittifak süreçleri içerisine girmesi daha kolay ama sadece İYİ Parti Zafer Partisi değil başka siyasi partiler de böyle bir ittifakın içerisinde o günün şartları elverirse olurlar.”
Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın sanal kumar hakkında gelen soruya verdiği cevap: “Değerli gazeteci arkadaşımızın sorduğu soru aslında bir soru olmanın ötesinde bir tespit ve bir cevap. Denizli'de sanal kumar her gün bazı insanların hayatlarına kıymalarına yol açıyor. Yani bir toplumsal trajedi yaşıyoruz. Ve hepimiz sanal kumarı cep telefonlarıyla cebimizde taşıyoruz. Devlet sanal kumar oynatıyor. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Ve sizinle şunu paylaşmak isterim. Bir akademisyen genç öğrencim benden randevu istedi. Uzun yıllardan beri görmüyordum. Ama akademisyenliğinin başında bazı kumar sorunları olduğunu söylemişti bana. Zengin de bir ailenin çocuğu. Genel merkezde odama girdi. Gözlerime inanamadım. Çünkü içeriye bir eroinman girdi. Dedim sana ne oldu? Dedi ki kumarın ve eroinin uyuşturucunun fiziksel durum üzerindeki etkisi birbirine çok benziyor. Ben uyuşturucu kullanmıyorum. Ben kumar oynamaya devam ediyorum. Sonra ağladı. Bana yardımcı olabilir misiniz? dedi. Arkadaşlarıma sordum. Bana bir bağımlılar konusunda uzman bir psikiyatristi önerdiler. Kendisinin yanında aradım ve konuştum. Dedi ki gelsin ben kendisiyle görüşürüm. Dedim ki hocam böyle böyle. Bu adam eroin kullanmış gibi. Evet dedi normaldir. Öyle bir etki yapar kumar da dedi beyin üzerinde yani uyuşturucu etkisi yapar.
Bürokrasinin içerisinden intiharın eşiğine gelip intihardan vazgeçirdiğim daire başkanı oldu. Ankara'da önemli bir kurumun daire başkanı. Hayatı boyunca hiç ödemediği kredisi bile yok. İki buçuk ay içerisinde elindeki bütün nakit parayı tükettiği gibi bankadan almış olduğu kredileri de kumar oynayarak tükenme noktasına gelmiş. Bu konuda biz geniş bir çalışmayı sürdürüyoruz. Önümüzdeki ay bir çalıştayla da Türk toplumuna paylaşacağız bu tertemiz Türkiye projemizi. Projemizde hem hukukçular var hem eski Ankara Emniyet Müdürü Mahmut Karaaslan'ın - kendisi aynı zamanda bir istihbaratçı ben onun istihbaratçıyken polis istihbaratta tanımıştım- olduğu, hem Emniyet Müdürü Fatih Eryılmaz’ın olduğu hem bağımlılıkla savaş konusunda uzman Prof. Dr. Sertaç Akın’ın olduğu bir komisyon var. Bu komisyon uzun vadeli, orta vadeli ve kısa vadeli mücadele seçeneklerini, kurumsal değişimleri hangi kaynakların aktarılması gerektiğini tek tek tek tespit ediyor. Parçasal olarak burada şu boyutu bu boyutu diye anlatmayacağım. Ama çalıştayla birlikte bütün bu mücadele konseptini Türk toplumuyla paylaşacağız.”
